05 Ekim 2024

Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs

Kıbrıs’ta ne olursa olsun, sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Mitsotakis arasında Türk-Yunan ilişkilerinin olumsuz etkilenmemesi yönünde zimni bir mutabakat var

Pozitif gündem odaklı yeni dönemdeki Türk-Yunan ilişkileri son bir ay içerisinde ciddi sınamalardan geçti. Önce Bodrum açıklarında, sonra birer hafta arayla Datça ve Turgut Reis’de, Yunan hücum botlarının Türk karasularını ihlal ettiğine şahit olduk. İlk ikisinde Yunan tarafı gerekçe olarak yasadışı göçmenleri taşıyan tekneleri kovaladıklarını iddia etti. Turgut Reis yakınlarında Barbaros balıkçı teknesinin başına gelenler ise, Ege’de deniz sınırlarının belirlenmemiş olması nedeniyle sıkça rastladığımız, artık vaka-ı adiyeden sayılabilecek cinstendi.

Nedense her iki ülke liderlerinin buluşmasından önce ya havada ya karada taciz olayları yaşanıyor. Gerek Yunanistan’da gerek Türkiye’de kriz ortamından beslenenler var. 1996 yılındaki Kardak krizinin alevlenmesinde bir gazetenin kışkırtıcı yayınları önemli bir rol oynamıştı. Bu kere de nasıl olur da “Türk topraklarına Yunan askerinin postalı değer” diye günlerce yaygara koparan televizyon kanallarımız oldu. Sanırsınız ki Yunanistan tek bir hücum botla bir askerini karaya çıkararak Türkiye’yi işgale kalkışmış. Palikaryanın dünyanın en disiplinli askeri olduğu söylenemez. Atina’daki büyükelçilik yıllarımda bir Yunan milli günündeki resmi geçit sırasında bir grup komando askerinin sloganlar attıklarına şahit oldum. Yunanca bilmediğim için önce “ver çoşkuyu” türünden bağırdıklarını sandım. Ertesi günkü gazetelerde bazı askerlerin törende Makedonya ve Türkiye aleyhine sloganlar söylediği haberlerini görünce işin aslı anlaşıldı. Diyeceğim o ki Türk karasuları ihlallerinin talimatla hareket etmeyen birkaç kendini bilmez Yunan askerinin marifetlerinden kaynaklanmış olması pekâlâ muhtemeldir.

BM Genel Kurulu’ndaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Kiriakos Mitsotakis’in konuşmaları ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Krallığı Başbakanı Miçotakis, New York'ta bir araya geldi 

Türk-Yunan ilişkilerindeki olumlu hava iki ülke liderlerinin son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmalarına da yansıdı. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Başbakan Mitsotakis konuşmalarında birbirlerini rahatsız edecek ifadelerde bulunmamaya özen gösterdiler. Bu olumlu havanın bir şekilde Ege’deki sorunların görüşülmesinin yeniden başlaması ve Heybeliada ruhban okulunun açılması gibi adımlarla devam etmesinin beklenildiğini Yunan basınından öğreniyoruz.

Kıbrıs’taki gelişmeler

Ancak iş Kıbrıs’a gelince farklı bir tablo ve derin görüş ayrılıkları ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’ta Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için federasyona kapıyı tamamen kapattı. Hatta New York’a hareketinden önce 3D diye özetlenen “doğrudan temas, doğrudan ticaret ve doğrudan ulaşım” taleplerinin karşılanması halinde yeniden masaya oturabileceğinin sinyalini veren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan bile daha şahin bir çizgiye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha sonra kürsüye gelen Başbakan Mitsotakis de Türkiye’nin Ada’daki askeri varlığını her zamanki gibi işgal olarak niteleyerek iki devlet seçeneğinin çözüm olamayacağını ve de olmayacağını kategorik bir şekilde söyledi. Yunan Başbakanı tamamen farklı bir konuda başka bir 3D’den söz ederek, 1 Ocak’tan itibaren 2 sene için BM Güvenlik Konseyi’nde geçici üye olarak görev yapacak Yunanistan’ın, Yunancadan neşet eden “diyalog, diplomasi ve demokrasi” (3D) ilkeleri temelinde hareket edeceğini belirtti.

Tatar-Guterres görüşmesi

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, geçtiğimiz hafta sonu New York’ta BM Genel Sekreteri Guterres ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Tatar, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, müzakerelerin yeniden başlayabilmesinin ancak egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün tanınması ile mümkün olabileceğini, federasyon temelinde yarım asırdır çeşitli formatlarda yürütülen müzakerelerin Rum tarafının Annan planına referandumda kahir ekseriyetle “hayır” demesi nedeniyle sonuçsuz kaldığını söyledi. BM tarafından yapılan bir cümlelik açıklamada da Genel Sekreter’in Kıbrıs Türk toplumu lideri Ersin Tatar ile görüştüğünü, görüşmede Kıbrıs sorununun gelecekte nasıl ilerletilebileceğinin ele alındığı belirtildi.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Sekreteri Guterres ile bir araya geldi

Guterres aynı gün 21 ülkenin heyet başkanını kabul etmiş. Tatar-Guterres görüşmesinin çok içerikli geçmediği belli oluyor. Bu arada Cumhurbaşkanı Tatar, New York’tan ayrılmadan, KKTC’de yayımlanan bir gazeteye verdiği özel mülakatta egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün Rum tarafınca kabul edilmesi halinde ve federasyonun gündeme gelmemesi kaydıyla anavatanların da katılımıyla 4+1 formatında bir toplantıya ve Genel Sekreter’in ev sahipliğinde üçlü bir yemeğe katılmaya hazır olduğunu Guterres’e ilettiğini dile getiriyor. İlk bakışta belirli koşullarla da olsa masaya dönülmesi bir açılım gibi gözükse de Rumların federasyondan vazgeçmek anlamına gelen Tatar’ın ortaya koyduğu koşulları kolay kolay kabul etmesi beklenmemeli. Ancak bu gelişmeler masa etrafında olmasa da kapalı kapılar ardında birtakım pazarlıkların cereyan ettiğine işaret ediyor.

Tatar’ın kabul ettiği üçlü yemeğin 15 Ekim’de gayri resmi nitelikte New York’ta yapılması bekleniyor. Muhtemelen Genel Sekreter bu yemekte Kıbrıs için üzerinde çalıştığı yeni yol haritası hakkında KKTC ve GKRY liderlerine bilgi verip görüşlerini almak isteyecektir. Buradan nereye gidilir? Tahmin etmek zor. Gazze’den sonra Lübnan’da da kan akmaya başladığı, Rusya-Ukrayna savaşının iki yılı aşkın bir süredir devam ettiği bir dönemde bir daha seçilemeyeceği artık kesin gibi görünen Genel Sekreter giderayak yeni bir Kıbrıs planı ile ortaya çıkmak ister mi? O da ayrı bir soru.

Kıbrıs’ta ne olursa olsun sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Mitsotakis arasında Türk-Yunan ilişkilerinin olumsuz etkilenmemesi yönünde zimni bir mutabakat var.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"